29 Mayıs 2011 Pazar

Lys'de Tuvalet İzni İhtimali :) (İhtimal!)

ÖSYM Başkanı Ali Demir’i eleştiren YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, kopyaya karşı alınan önlemlerin abartıldığını savundu. Özcan, “Paranoyaklık yaptı. Tuvalet iznini kaldırmak saçmaydı” dedi. 
İSTANBUL - YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, katıldığı bir televizyon programında YGS sınavı ve ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir hakkında değerlendirmelerde bulundu. Yusuf Ziya Özcan, kısaca şunları söyledi:
“Maalesef ÖSYM’ye güven erozyonu oldu. Ali Demir’in krizi idare edişiyle bu noktaya geldik. Ali bey çıkıp herşeyi anlatsaydı bu noktaya gelmezdik. Deneyimsiz olması eleştirilebilir doğrudur. Ama zor bir iş.
Kopya çekilmemesi için abarttı, paranoyaklık yaptı. Hatta ölçüyü fazla kaçırdı. Tuvalet iznini kaldırmak saçmaydı. İnsan nikah yüzüğüne bluetooth nasıl koysun? İmtihan için yıllardır taktığım yüzüğü niye çıkartayım ki. Şimdi LYS’de bunları değiştirmek için konuşacağız Ali Demir ile. Sınav öncesi açıklayacağız.
Bu seferki hata yeterli yedek soru kitapçığı hazırlanmamış olması. Kopyadan korktuğu için, ‘aman fazla basmayalım’ dedi. Hata etti. Basından bir şey gizlemeyeceksin her zaman ortaya çıkar. Zamanla iyileşeceğini düşünüyorum. Öncelikle basın danışmanı bulmalı kendine. Hiç konuşmayacaktı.
Üç kişilik hukuki bir soruşturma yapılıyor hakkında. 13’ünde bize geldi kağıt. Şeçim sonrasına bırakmak diye bir şey söz konusu değil. Demir tek değil başkalırını da araştırdıkları için uzun sürüyor. Çıkan sonuca göre ne ceza vereceğimize bakacağım. Tabi ki soruşturuluyor. İdari hatası var.
Siyasi malzeme olarak kullanılması hataydı. Üzüldüm. Bütün siyasilerimizi kınıyorum. Öğrenci ne yapsın. Sokağa dökülüyor. Ben de öğrenci olsam ben de çıkardım.”


Herif Diyor Ki;":) Öğrenciler adına sevindirici bir ihtimal olsa da durumun garipliği hiç de önemsenmeyecek gibi değil.Zaten yarış atı misali dört nala koşturulan öğrencilerin bir de bu tür garipliklerle yüzleşmeleri aslında idarecilerin fantezileri ve bu fantezilerini biçimsizce uygulamaya çalışmalarından kaynaklanmaktadır.Buradaki paranoyaklığı da unutmamak gerek pek tabi ki.İşin özü öğrencilerin zaten alınamayacak -alınmaması gereken- bu haklarının kendilerine geri verilme ihtimalini i sevindirici bulmaları ; eğitim sisteminin geldiği noktayı çok güzel tasvir eden , üzücü bir durum...Kendim de dahil olmak üzere bütün öğrenci arkadaşlarıma ihtimaller ile dolu bu eğitim sisteminde iyi şanslar dilerim...  "

15 Mayıs 2011 Pazar

Sokak Köpeğiyle Evlenen Adam..

Öncelikle bahsedeceğim haber dailymail'den çıkmadır.:) Eğer adamın köpekle yaptığı evlilik sahteyse lütfen şikayetlerinizi oraya yapın...
Haberde , Hintli bir adamın daha önce köpeklere yaptığı eziyetler yüzünden bir köpekle evlenemek zorunda kaldığını yazıyor.

Daha önce köpeklere fazlasıyla eziyet eden ve iki köpeği canlarını alana kadar taşlayan adam bu hatasını düzelmtek için bir astrologtan yardım istedi.Astrolog  onların inançlarına göre bunu tek telafisinin köpekle evlenmek olduğunu söylemiş.

Bunun özerine Mr. Selvakumar olarak bilinen adam bir düğün partisi ile köpekle resmi olarak evlendi.Eski adı Selvi olan köpeğin şimdi resmi adı Mrs.Selvakumar...


Kutlama Partisi: Evlilik tamamlandıktan sonra bunu aile töreni takip ederken köpeğe de bir tavşan verildi....

33 yaşındaki Selvakumar 15 yıl önce 2 köpeği öldürene kadar taşladıktan ve onları ağaca astıktan sonra çok acı çektiğini Hindustan Times ajansına şu sözcüklerle belirtiyor ; "Bunları yaptıktan sonra ayaklarım ve ellerim felç oldu.Ve bir kulağımda duyma yetimi kaybettim." 
Hindu Times gazetesine göre durumlarında bir değişiklik olup olmadığı henüz belirtilmemiş...

Bu resimdede Mr.Selvakumar Mrs.Selvakumar  ı (üstündeki pembe gelinlikle) yanyana görüyoruz.



Herif Diyor Ki; (Herifin Bakış Açısı):
Fazla söze gerek yok.Hintlidir ne yapsa yeridir.Hayvana binerde taparda.Hayvanı döver de , öper de.Çiftimize Mutluluklar diliyorum.Fakat etrafındaki insanların buna ortak olması ve bunu gerçekten yaşaması inanç gereği olsa bile geri kalmışlığın,cahilliğin,aldatılmışlığın eşsiz birer örneğidir.


Kaynak:Dailymail Çeviri:Herifin Kendisi

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Özgürlük Elimizde...



Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkınca yumruk yapmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz.

Avcılar geldiğinde maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunun tutsak eden hiçbir şey yoktur onu sadece, onun kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki Bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür.


Bizleri de tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken elimizi açıp benliğimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır!


Ben, maymuna benzer yanımız olarak sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak olduğunu fark etmiyor oluşumuz olduğunu düşünüyorum:

  • Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak,
  • Ortalama 15 m2 sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 20-30 kat büyük evlere sahip olmak,
  • Belki bir kez giydikten sonra çok uzun süre dolabımızın bir kösesinde unuttuğumuz günün modasınauygun giysilere sahip olmak,
  • Okumadığımız kitaplara sahip olmak,
  • Asla kadranın gösterdiği sürate ulaşamayacağımız en süratli arabaya sahip olmak,
  • Bize günde 35 kez zamanı, başkalarına sürekli zenginliğimizi gösteren kol saatlerine sahip olmak,
  • Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak tabiri caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakin bir yazlık, bir dinlence evine sahip olmak,
  • Faizi, getirisi zarara uğramasın diye kıyıp harcanamasa bile bol sıfırlı bir banka defterine sahip olmak,
  • Dünyalarına ve güzelliklerine katılamadığımız, asla yeterli vakit ayıramadığımız basarili ve diğerlerininkinden daha güzel çocuklara sahip olmak,
  • Vaktimize, nakdimize, aklımıza, çenemize zarar verse bile bir futbol takimi taraftarlığına sahip olmak,
  • Sağlığımıza, düzenimize, beynimize korkunç zararlar verse bile envai çeşit içkilerin bulunduğu gösterişli, dekoratif bir mini bara sahip olmak,
  • Oturmadığımız koltuk takımları,
  • İzlemediğimiz dev ekran televizyonlar,
  • Kullanmadığımız, faydalanmadığımız daha neler nelere sahip olmak... Ya da sahip olduğumuzu sanmak...
  • O maymun gibi avucumuzda tuttuğunuz surece (faydalanamasak bile) sahip olduğumuzu sanmıyor muyuz?
Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vaaz geçtiğimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz?
           Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz.
Alıntıdır:Kaynak

13 Mayıs 2011 Cuma

İlginç bir buluş... :)

VOANews'ten yeni okuduğum bir haberi aktarmak istiyorum sizlere;


Maryland Institute College of Arts'tan öğrencilerin yapmış olduğu  stress azaltabilen ve içinde bulunduğunuz ruh haline göre ışık rengi seçebilen, sensörleri olan bir entariden bahsediyor haberde.Haber editörünün yorumu: "Gelecekte giyeceğimiz giyseler bugünküler gibi olmayacaklar.Bu sadece renk yada üretim açısından deil moda açısındanda ileride giyeceğimiz elbiseler farklı olacaklar.Elbiseleriniz stresinizi azaltabilecek yada ruh halinize göre renk alabilecekler..."

Herif Diyorki (Herifin Bakış Açısı);
Öğrenci arkadaşlarımız uğraşmışlar bir şeyler yaratmaya çalışmışlar,emeklerine saygımız var fakat bu elbiseler fazla hayali olmuş.Ne gelecekte nede ondan sonraki gelecek kimsenin bu entari içine gireceğini zannetmiyorum.Kim sokakta dolaşırken gece lambası gibi olmayı yada trafik ışıkları gibi rengarenk olmayı tercih eder ki??? Varsa öyle birileri bizim caddeyi seçmemelerini tavsiye ederim :)


Haberin tamamı için:Tıklayın

Bloglasakmı Bloglamasakmı??

Aslında pek de ısınmadım bu işe; hani bloglayınca ne olacak ki ?


Aslında bu serüven dostum Agidonun gözüme soka soka blog yazarlarını örnek göstermesiyle başladı.Başladımı acaba??


Neyse yahu ilk yazımda bu kadar zorlamamalıyım bünyeyi ikinci yazımda biraz öğrenirim işi belki :)


En azından bir dörtlük paylaşalımda boş kalmasın


Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! 
Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! 
Allahın on pulunu bekleye dursun on kul; 
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; 
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!



Necip Fazıl Kısakürek